Ortacag Avrupasi icin dünyanin büyüklügünü kesfetmek gercek bir kültürel devrimdi. Islam haric, kendi disinda hicbir seyin var olabilecegini düsünemiyordu. Ancak Cengiz Han ve haleflerinin Mogol Imparatorlugu, birdenbire Dogu Avrupa bozkirlarindan Pasifike kadar Asyayi birlestirmis; Orta Asya, Hindistan ve Cin medeniyetleriyle dogrudan temas kurulmasini ve Müslüman topraklarinin kalbine nüfuz edilmesini saglamisti.
Yüzlerce din adami, elci, tüccar ve maceraperest Asyanin büyük kara ve deniz yollarina dogru sefere cikti. Ilki, 13. yüzyilin ortalarinda Pian del Carpine, bilinmeyen, buzlu, vahsi Tataristana dogru yola koyuldu ve döndügünde kalabaliklar tarafindan sanki ölüp de dirilmis gibi tezahüratlarla karsilandi. Kisa bir süre sonra Rubrucklu, modern bir etnologa yakisir bir anlatimla seyahatinden geri döndü. Ardindan digerleri geldi, en ünlüsü Marco Polo ve onun rakibi Fasli Ibn Battuta... Ayni zamanda Asyalilar da Avrupaya geldiler. Artik yol acilmisti ve eski dünya bir sekilde istikrarli bir yapi olusturma yolundaydi.
Bir asirdan fazla süren ve Mogol Imparatorlugunun cöküsüyle sona eren bu müthis kesif hareketinden elimizde hala bircok seyyahin anilari ve bunlari yazanlarin cesaretine, safligina, gururuna veya sadeligine taniklik eden birkac kitap var. Bu kitaplar, katlanilan zorluklari ve yolun tehlikelerini anlatmakta ve Avrupalilarin artik oraya seyahat edemediklerinde uzun süre hayalini kuracaklari uzak diyarlarin resmini cizmektedir.