Ilk yayimlandigi günden itibaren güncelligini yitirmeyen
Orwellin distopik romani Bin Dokuz Yüz Seksen
Dört, gündelik hayatlarindaki her seyin düzenlendigi,
denetlendigi bir toplum ve onu her anlamda baski altinda
tutarak zorla sekillendiren, belleksiz birakarak nesnelestiren
iktidar aygiti carpici bir bicimde gözler önüne
seriliyor.
Büyük Biradere duyulan sevgi disinda sevgi olmayacak.
Düsmani bozguna ugrattiktan sonra atilan zafer
kahkahasi disinda hicbir kahkaha olmayacak. Sanat,
edebiyat ve bilim diye bir sey de olmayacak. Kadir-i mutlak
oldugumuzda bilime gerek kalmayacak. Güzellik ve cirkinlik
arasinda hicbir fark kalmayacak. Merak, yasama
sevinci diye bir sey olmayacak. Yasamin tüm zevkleri yok edilecek.
Ama durmadan büyüyen, gittikce ustalasip
yetkinlesen bir iktidar esrikligi olacak; bunu sakin unutma Winston.
Zafer heyecani, caresiz düsmani ezip
gecmenin coskusu her zaman, her an yasanacak. Gelecegin resmini görmek istiyorsan,
bir insan yüzüne basmis bir postal getir gözlerinin önüne, sonsuza dek.