Disaridan bakilinca meyhaneden ziyade kalayci dükkanini andiran bu basik tavanli yerde, tiraslari uzamis birkac yasli aksamci ile iki üc esnaftan ve tezgahin yaninda bir iskemleye oturarak udunu yanina dayayan siyah gözlüklü bir calgici ile ayagina corapsiz potinler giymis on on iki yaslarinda bir cocuktan baska kimseler yoktu. Bunlar bir müddet caldiktan sonra istirahat edere benziyorlardi. Uzun ve sari yüzlü cocuk Ömerin hemen gözüne carpti. Halinde henüz atamadigi bir masumluk ile henüz tamamiyla benimseyemedigi bir pismanlik ve hilekarlik birbirine karisiyordu. Büyük kahverengi gözlerini etrafinda gezdirirken, hasta ve merhamete muhtac bir tavir almaya gayret ediyor, fakat ara sira kendini unutarak endiseli gözlerle yanindaki udiye bakinca, yahut meyhaneci Ermeninin müsterilere tasidigi türlü mezelere gözü takilip hasretle icini cekince sahiden zavalli ve yürek parcalayici bir hal aliyordu.